Gürsu ilçesinin Adaköy, Ağaköy, Canbazlar, Dışkaya, Ericek, Hasanköy, İğdir, Karahıdır, Kazıklı ve Kumlukalan mahalleleri sakinleri, İğdir Mahallesi’nde faaliyet gösteren taş ocağını protesto etti. Eyleme mahalle sakinlerinin yanı sıra DOĞADER Başkanı Murat Demir, Gürsu Ziraat Odası Başkanı Kamil Dönmez, Bursa Baro Başkanı Av. Metin Öztosun katıldı. Ellerine pankartları alan vatandaşlar taş ocağının yanında bulunan mesire alanına gelerek tepki gösterdi. Taş ocağında kontrolsüz patlatılan dinamitler nedeniyle her yeri toz dumanı kapladığını söylerken, patlama sonrasında muhtemel heyelan riski için korktuklarını söyledi.
“Taş ocağı kapatılana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz”
Taş ocağı ruhsatı verilerek kuraklıkla mücadele edilemeyeceğini ifade eden DOĞADER Başkanı Murat Demir, “Bursa ovasının her bir tarafı yanlış planlamayla yok edilmektedir. Bursa ovasının son kalan kısmında da hem sanayi tehdidi hem de vahşi madencilik örneği olan taş ocağı tehdidindedir. Bir mesire alanına taş atımı mesafede olan bu taş ocağında dinamit patlatılıyor. Muhtemel bir iş kazasında yapılacak yanlış bir patlatmada burada çıkacak sonucun bedelini kim ödeyecek. Kuraklıkla mücadeleyi ormanları yok ederek, madencilik ruhsatı vererek mi yapacaksınız. Son 20 yılda 386 bin madencilik ruhsatı verilmiş, 21 kez madencilik yasası kanunu değişmiş. Her değiştiğinde de madencilerin elini güçlendirecek şekilde değişmiş. Birkaç yıl önce tüm dünya pandemi vakası yaşadı. Herkesin gündemi sağlıklı temiz gıda ve suya ulaşımdı. Yarın bir pandemi vakasında kendi kendine yetemez hale gelen Türkiye, kendi gıdasını nasıl elde edecek. Bu nedenle diyoruz ki dünya çevre günü kutlanacak bir gün değil, yetkililerden hesap sorulacak bir gündür. Bizler DOĞADER olarak paydaşlarımız ile birlikte bu vahşi madencilik örneği taş ocağı kapatılana kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
“Böyle bir ova başka bir ülkede olsa tarım dışında bir çivi çakılmasına müsaade etmezler”
Gürsu’nun bir tarım ilçesi olduğunu vurgulan Gürsu Ziraat Odası Başkanı Kamil Dönmez, “Gürsu ilçesinin 40 bin dönüm tarım arazisinde üretim yapılmakta. Bu alanın 28-29 bin dekarında armut yetiştiriciliği yapılırken, diğer kalan dekarlarda ise şeftali, nektarin ve katırlı dağların eteklerinde zeytin yetiştiriciliği yapılmaktadır. Türkiye armut üretimi 530 bin ton iken Bursa armut üretimi 250 bin ton, Gürsu da ise armut üretimi 120 bin tondur. Bunun ekonomik boyutuna bakarsak ekonomiye 7-8 milyar lira katkı sağlamaktadır. Bu üretimi yapmak için ovada tarımsal üretimi işgal eden nüfus 12-13 bin civarında olup meyve hasat döneminde bölgeye dışarıdan yatılı ve günü birlik olarak 10-12 bin kişi çalışmak için gelmekte. Meyve budama, seyretme, hasat için yıl bazında düşünüldüğünde yaklaşık 570-600 bin kişiye tarımda istihdam sağlanmaktadır. Bu günlük olarak yaklaşık 2000 kişiye ekmek kapısı demektir. Ürettiğimiz meyvelerin yüzde 30’luk kısmı yurtdışına ihraç edilmektedir. Bizler üretim yaparak 85 milyon halkımızı ve 30 milyon turisti doyuruyoruz. Tarım nüfusu giderek yaşlanırken bölgemizde tarımı bırakıp başka iş arayan ve köylerden şehirlere göç eden kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ürettiğimiz ürün bölgeye özel olup Gürsu Ziraat Odası olarak hem Santa Maria hem de Deveci armut çeşitlerimizin Coğrafi İşareti alınmıştır. Bırakın ülkemizi dünyada dahi toplu alanda armut üretimi yapılan başka bir ova örneği yoktur. Ülkemizde özellikle armut üretiminde dekar verimi bakımından ortalamamız 2-3 kat fazla olup bodur bahçelerde dekardan 10-12 ton ürün alınabilen bir alana sahibiz. Böyle bir ova başka bir ülkede olsa tarım dışında bir çivi çakılmasına müsaade etmezler. Ovamız bu durumdayken insan sağlığı, tarımsal üretim ve çevre zararına yol açan taş ocağının belediye tarafından yapılmasını kamuoyunun takdirine sunuyoruz” şeklinde konuştu.Anayasa’daki kanunu hatırlattılar
Anayasa’daki kanuna göre taş ocağının kapatılması gerektiğini ifade eden Dönmez, “3573 Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması hakkında kanunun 20. Maddesinde; ‘Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez’ ifadesi geçerken bu ocak nasıl izin almış merak ediyoruz. Bu yetmezmiş gibi kuş uçumu 800-1000 metre olan İğdir köyünün tepesinde bu ocağı çalıştırmak akla sığmayan bir hadisedir. Bulunduğumuz bölgede bir belediyenin yapmış olduğu mesire alanı, diğer bir belediyenin ise taş ocağı vardır. Bu alan ile taş ocağı arasında 150-200 metre mesafededir. Taş ocağı ile mesire alanın girişinin aynı olması üzerinde durulması gereken ayrı bir konudur. Bizler Gürsu Çiftçileri olarak tüm bu olumsuzluklara rağmen inadına üreteceğiz ve üretmeye devam edeceğiz. Bir gün herkes şahit olacak ki gıda ve temiz çevre olmadan yaşam sürdürülemez” dedi.